Filmin çekildiği yıl itibariyle 1970li yıllarda ABD'de özellikle Vietnam savaşı karşıtı Hollywood ünlülerininde başını çektiği bir grup ABD yönetimine karşı duruşlarını göstermek adına bu tarz filmleri çekmeye başlamışlardı.Ne enteresandırki o yıllara kadar ABD'de kızılderili katliamlarını gündeme getirmeyenler Vİetnam savaşındaki yenilgilerini görünce birden unutulan kızılderili katliamlarını hatırlar olmuşlardı.
o yıllarda tarihin en iyi filmi olarakda kabul edilen ";Baba"; filmindeki efsanevi rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görülen Marlon Brando,kızılderili katliamına dikkat çekmek adına bu ödülü kabul etmemiştir.O dönemler ABD'de ciddi anlamda Vietnam savaşı sendromu halk içine sirayet etmiş ve uzun süren savaşın kazanılmayacağı görüldüğü içinde savaşın bitirilmesi için ABD yönetimini köşeye sıkıştıracak kültürel muhalefette çok güçlendirilmişti.
Sinema tarihinde kızılderili katliamlarını en iyi şekilde ekranlara yansıtan film ise 1991 yapımı Kevin Costner'ın yönetip oynadığı Kurtlarla Dans filmidir.Oldukça muhalif bir film olan bu yapımda ABD ordusunun kızılderili kabileleri hunharca katledişi bir ABD askeri gözünden yansıtılmaktadır.Film 1991 yılının en iyi film ödülünü alarakda yine o dönem yaşanan ilk Irak savaşına karşıt bir tavır olarakda ön plana çıkmıştır.
Çoğu insanın bilmediği veya tam olarak algılamadığı şey ise ABD yönetim yapısının farklı 3 sac ayağı üzerinde gel gitler yaşanılarak yönetiliyor olmasıdır.ABD kurulduğudan bu yana yönetimde olanlar ve olmak isteyenler arasında ABD gücünü dünyaya yaymak ile tam tersi ABD'nin kendisini koruyup başka ülkelerin işlerine karışmadan barışçıl yaşamak isteyenlerin savaşı yaşanmaktadır.Hollywood nezlinde ise bu ayrışma her zaman görülmüştür.ABD'nin gücünü ön planda tutmak isteyen yapım firmalarıyla tam tersi ";aslında gerçek ABD bu değil,biz böyle olmasını istemedik"; diyenler arasındada ciddi bir çekişme vardır.Özellikle Hollywood film endüstrisine ABD'li olmayan italyan ve latin kökenli yapımcı ve oyuncuların oluşturdukları muhalif lobiler bu tarz filmlerin çekilmesine ön ayak olmuştur.Bu filmin yıldız oyuncusu Candice bergen ise aslen isveç asıllı göçmen bir ailenin ferdidir.Yönetmen Ralp Nelson'da aslen norveç asıllıdır.Yani sonradan ABD'ye yerleşmiş ailelerin üyeleri olarak hayatları boyunca yaşadıkları ırkçılık,ötekileştirme gibi baskılar altında ABD'de yaşayan insanlar olmuşlardır dolayısyla bu filmlerin çekilmesindede öncü tavır almalarıda normaldir.
Son 40 yıldırda Hollywood film endüstrisi tamamen devletin kontrolüne geçerek özellikle yahudi sermayesinin büyük fonlamalarıyla ABD'nin gücünü,kudretini ve haksız olsalarda haklı olduklarını gösteren bir çizgide yapımlarla dünya genelinde bir algı manüplasyonu yaparak kendi konumlarını sağlamlaştırmışlardır.Çok uzun bir zamandır Hollywood film endüstirisi başta yahudi kökenli Steven Spilberg'in başını çektiği bir ";onay masası"; çevresinde yönetilmektedir.Genelde Hollywood sineması 10 tane film çekiyor ise bunların 9 tanesi ABD'yi öven,1 taneside eleştiren yapım olarak çekiliyor yıllardır ancak son 5-6 yıldır Hollywood bambaşka bir sorunla boğuşmakta,bu sorun ise Netflix.Bu firmanın tamamen Hollywood onay masasını tanımaması ve sınır tanımaz yapımlarla eleştirisel yapımlara ağırlık vermesi başta Spilberg,Copolla gibi ünlü yönetmenlerin tepkisini alıyor ve Netflix'de onay masasından izin almadan oynayan oyunculara Hollywood'da rol vermeme tehdidi yapılıyor.Yani ABD sineması artık bu tarz eleştirisel filmleri çekmiyor,çektikleri eleştirisel filmlerin dozuda hep belli bir sınırda kalıyor ancak Netflix öyle değil.Eleştirisel yapımlarda en sivri şekilde ve en radikal konular üzerinden dizi ve film çekiyorlar.Bu durumda ABD'nin yıllar boyunca yarattığı güvenilir ve adaletli ülke imajını yerle bir ediyor.
Kısacası soldier blue ve benzeri klasik kült filmler 1980 ler ile birlikte Hollywood nezlinde bitirildi.Daha çok rambo,rocky vb tip filmlerle ABD imajı tazelenmeye ve güçlü gösterilmeye çalışıldı,o dönemin Z kuşağına ise ABD'nin geçmiş kara lekeleri bu tarz pop corn filmlerle unutturlamaya gayret sarf edildi.Sadece 3-4 tane ön plana çıkan,çok ciddi ve klasikleşmiş filmler son 40 yılda sinemeya damga vurdu.Bunlardan bazıları; Kurtlarla dans,müfreze,doğum günü 4 temmuz,savaş günahları gibi gündemi sarsan ve adından sıkça konuşulan ödüllü filmler olmuştur.Bu filmlerde kendi dönemlerindeki yönetimlere sert mesajlar verilmek içinde çekilmiştir.Yani Hollywood film endüstrisi sanatı bir silah olarakda ABD yönetimlerine karşı her zaman kullanmıştır.
Yorumlar
hayalet
express
Bu Amerikalılar nasıl bir millettir anlamıyorum. 100 yıl önce ataları resmen katliam yapıyor, 100 yıl sonrada torunları onun filmini çekiyor. Kendi tarihi ile yüzleşen ama, kesinlikle ders çıkarmayan, huylu huyundan vazgeçmez deyimi ile hareket edip aynı şeyleri değişik kılıklarda yapmaya devam eden çok acımasız bir millet. Filmin son 15 dakikası herşeyi apaçık ortaya seriyor aslında. Geçmişte Colorado Bölgesindeki ";Sand Creek";, günümüzde Irak, Afganistan, Suriye... Yeryüzünde ";biz sizi kurtarmaya geldik"; deyipte, zorla ülkelerine sahip olup ve binbir türlü işgenceyle katliam yapmaktan zevk alan başka bir ırk yoktur. Bu film Amarikalıların gerçek yüzünü ortaya seren ve izlenmesi gereken en iyi yapımlardan birisidir. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Verdant
@express, Biraz adaletsiz bir yorum olduğu için cevap verme gereği duydum. Her lider önce kendi vatanını düşünür. O yüzden hep Coexist'liği savunurum. İşgal ve fethetme arasında bir fark yoktur. İkisi de aynı b'dur. O zamanlar Amerika yapmasaydı başkaları yapacaktı. İnsanoğlu çünkü asla yeter demez. Hatırlatırım Osmanlı zamanında da kölelik vardı. İşgal ettik demez fethettik derlerdi. Başka ülkelerden esir alınanları saraya cariye yaparlardı. Küçük yabancı çocukları toplayıp kendi mekteplerinde okutup kendi devlet yönetimine koyarak asimile ederlerdi. Bu yapılanların da benim için Amerika'nın yaptığı b'lardan bir farkı yoktur. Demek istediğim herkesin işlediği bir suçu tek bir ülkeye yıkmak bana biraz iki yüzlülük gibi geliyor. O yapmazsa zaten başka gün başkası yapacak. İyi geceler
express
@Verdant, benim vurgulamak istediğimi çok yanlış anlamışsın. Benim işgaller veya fetihlerle ilgili bir yorumum olmadı. Ben birebir insanın insana yaptığı vahşet ve işgenceden bahsettim. Osmanlı eğer işgal ettiği ülkelerdeki kadınlara işgence ve tecavüz ettiyse, çocuk yaşlı demeden önüne geleni öldürüp geçtiyse, ben o Osmanlıyada aynı düşüncelerimi söylemiş oluyorum. Daha açık şekilde nasıl izah ederim bilemiyorum. Almanların, yahudilere yaptıkları ile Amerikanın müslüman ülkelere yaptıkları arasında hiç bir fark yoktur. Güçlünün güçsüzü ezdiği her millete karşıyım. Sen Osmanlıdan bahsediyorsun ama Osmanlının tarihinde tecavüz ve işgence olmamıştır. Osmanlıdaki kölelik, azat etmekle ilerlemiş bir süreçtir. Romanın köleliği gibi bir durum söz konusu bile olmamıştır. Bu örnekler uzar gider özetleyecek olursam, benim vurgulamak istediğimi çok yanlış yere çekmişsin ve yanlış anlamışsın. Hiç bir insanın, hiç bir insana zulum etmeye hakkı yoktur....
Verdant
@express, Sanırım sen de beni anlamadın. Yanlış anlaşılmasın ben tamamen tarafsızım herhangi bir tarafı savunmuyorum. Evet Amerika'nın yaptıkları doğru değil zaten ama neden sadece onlar parmakla gösteriliyor? Zulüm sadece tek bir şekilde olmaz. Birini ailesinden koparıp uzaklaştırmak da, onun benliğini silmek de, hareme koyup köle yapmak da, sözde Cihat yapıyoruz diye binlerce insanı katletmek, zorla toprağına girmek de aynı şekilde tecavüz, öldürme gibi zulümdür demek istediğim o. Kötünün başka bir kötüyü parmakla göstermesine, iki yüzlülük etmesine tahammül edemiyorum sadece. Kısaca demek istediğim hiçbir millet sütten çıkmış ak kaşık değil. En azından Amerika bunu kabul ediyor ama ya diğerleri? Bu arada her güçlü olabilen millet güçsüz olanı ezecektir. Şu an Amerika'nın yerinde ve gücünde biz veya başka bir ülke olsaydı Amerika'nın yaptıklarının aynısını veya daha da kötüsünü yapmayacağı ne malum? Bunu kimse bilemez. O yüzden Amerika'yı artık bir salmak lazım. Çünkü birinin başka birine öğüt verebilmesi için ondan daha iyi olması lazım önce.
express
@Verdant, ben seni zaten anlıyamıyorum, bir kere Amerika ile Osmanlıyı kıyaslamanı anlamak mümkün değil. Tamamen artı ile eksi kutupları, aynı denklemin içerisinde eşittir anlamına getiriyorsun. Bunu anlamanın izahı yok. Filmde geçen olaylar tamamen gerçek olaylar, kadın-çocuk, yaşlı-genç demeden beyaz bayrak kaldırıp teslim olan yaklaşık 500 kızılderelinin katliamını ele alan tarihte de doğrulan gerçek bir insanlık suçudur. Sen Osmanlıda böyle bir katliamın örneğini ver ben sana artık birşey söylemeyecem haklısın arkadaşım diyeceğim. Ve ayrıca Türkiye nin elindeki güç merhametle yaklaşmayı tercih etmiş bir iradedir. Amerikanın bozguna uğrattığı ülkelere yardım eli uzatıp, güçsüz olanı koruyup kollamayı tercih eden bir ülkedir. Ben eminimki güç bizde olsa çıkar ve menfaati için hiç bir millete eziyet ve işgence yapmazdık. Evet Amerikayı parmakla gösterdim, çünkü şuan kendi yaptıkları ve kendi kendilerini anlatan bir filmi izledim. Ve yorumumu filme göre yaptım. Sonuna kadarda haklı olduğumu savunuyorum.
Verdant
@express, Evet evet güç bizde olsa kesinlikle iyilik meleği oluruz, kimseye dokunmayız, hiçbir toprağa girmeyiz,çünkü biz herkesten farklıyız :) ama unutma hangi milletin vatandaşına sorsan kendi milleti için aynı iyilik meleği düşüncesine sahiptir çünkü o millettendir dediğim de bu günün sonunda herkes kendi milletinin menfaatini düşüneceği için kimse güç eline geçince iyilik meleği olmaz. Amerika'nın yaptıklarından daha beterini yapacak bir sürü ülke var adım kadar eminim ama neyse uzatmanın alemi yok çünkü ikimizin de ipi gevşeteceği yok. İyi geceler tekrardan
sıradışı bir western amerikanın katliyamlarını görmek açısından seyredilir.