Filmi hatırlıyorum ama tam olarak nereden izlediğimi çıkaramadım:/ Seyrederken çoğu sahne hafızamda hortladığına göre zamanında filmden az çok etkilenip belirli bir seviyeye oturtmuş olmalıyım. Öncelikle psikolojik-paranoya-sanrı üzerine kurulmuş bir film. Korkudan ziyade gerilim ve şüphe ögeleri ağır basıyor. İzleyiciyi, “Gerçek mi? Hayal mi?” ikileminde bırakıyor. “Neye inanırsanız o gerçektir,” diye bir söz var. Mesela benim de şöyle bir anım var; üniversite yıllarımda oda arkadaşlarım her gece Karabasan hikâyesi anlatırdı. Sonra bir tanesi gecenin bir yarısı titreyerek bizi uyandırdı ve Karabasan geldiğini söyledi. Başta önemsemedik ve gülüp geçtik ama diğer gece başka bir arkadaş da aynı olayın başına geldiğini söyleyince arkadaşlarıma çaktırmadan içten içe korkuya kapıldım. Bir sonraki gece de aynı Karabasan hissini ben yaşadım. Kısacası bu tamamen psikolojiden ibaret. “Korku içimizdedir, biz yaratırız...” Şimdi dönüp bakınca kahkaha atıyorum. Üç başlı köpek hikâyesi anlatsaydık muhtemelen onun rüyasını görecektik... 👻
keşke bu film yerine iran-ırak savaşını filme alsalardı ne güze Hakurk vadisini görürdük o muhteşem vahşi doğayı hala o Hakurk vadisinin şuan bile iran ırak savaşından kalma tahrip olmuş tanklar askeri araçlar var