Bir rica ettik sağolsun adminciğimiz ikiletmedi hemen ertesi gün siteye yükleyivermiş çok teşekkür ederiz, bize de bir kez daha izlemek düştü. Yıllar sonra yeniden aynı duyguları yaşadım, tadıverdim, hem de bu sefer daha güçlü bir şekilde.
Bu filmi ilk çıktığında izlediğimi hatırlıyorum, o vakitler tamamen idrak edememiş ama yine de sevmiştim fakat şimdi bir daha izleyince bu sefer geldi yüreğimin baş köşesine kuruluverdi. Filmin adındaki ağda gibi uzatmak da uzatmak istiyorum ben bu filmi övmeyi ah canım Karamel'im benim.
Lübnanlı kadınların yaşadığı toplumsal baskı veya bireysellik noktasında pek çok sıkıntısına değinmiş bu ilk filminde kendi de bir kadın olan yönetmen Nadine Labaki. Bizden bir film diyebilirim bu film için. Her bir kadının, maalesef ki görmeye aşina olduğumuz bambaşka öyle hikayeleri var ki, her bir sahnesi tek başına tebessüm ve gözyaşı sebebi. Yıllarca iç savaşlarla ve filmin çekildiği seneye kadar İsrail bombardımanlarıyla öyle yıpratılmış ki Lübnan, en kedere gark eyleyecek dertlerin bile peşine yüzlerinde bir tebessüm oluşan, çünkü buna mecbur olan kadınlara çeviriyor kamerasını yönetmen.
Dedik ya, geçen seneye kadar savaşlar ve gözyaşının hakim olduğu bir coğrafya… Güzellik merkezinin dış tarafındaki tabelada bakımsızlıktan (belki de artık umursamamaktan) her an düşmeye hazır bir harf duruyor fakat mekanın iç tarafında her şeye rağmen dost sohbetleri, gülüşler, kahkahalar yılmadan devam ediyor (dedik ya, etmek zorunda), bu durum tam da bizleri anlatmıyor mu sahiden? Hasan Hüseyin Korkmazgil'in de bir şiirinde dediği gibi:
Yaprak döker bir yanımız,
Bir yanımız bahar bahçe.
(Yok ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı:'))
İşe gidip gelirken ve molalarda bu tarz filmler iyi geliyor.. Orta seviyeyi aşmayan bir film..